UMREYE YOLCULUK
İki bin dört yılının siyasi ve ekonomik atmosferinde yaptığımız bu yolculuk o günün mali siyasi ve ekonomik iklimini aynen yansıtıyordu.Bazıları benim gibi ilk defa umreye giderken bazıları da daha önce bir kaç defa umre ve hac yolculuğu yapmışlardı.
Genelde aynı yaş gurubun daki insanlar seyahate çıktığı için hemen hemen siyasi geçmiş ve kültürler yakındı.Gurup üyelerinin bir kısmı zengin olsada diğerlerinin makamı bu eksikliği gideriyordu.Arada benim gibi maddi durumu parlak olmayan mevki ve makamı da olmayanlar kaynayıp gidiyordu.
Ancak genelde hepimiz mutlu idik.Çünkü yirmisekiz şubat ortamından çıkmışız,kırk yıldır hayal ettiğimiz düşünce iktidara gelmiş,ülkenin durumu iyiye doğru gitmekte idi.Yolculuğumuz da ve arap topraklarına ayak bastığımızda da gurup ağırlığı kendini hissettirmekte idi.
Mekke’ye vardığımızda çok farklı bir yer gördüm.Değişik kaynaklardan Kabe’nin eski durumlarını resimlerini tarihini araştırarak gittiğim için hayal kırıklığına uğramıştım.Kaya taşlar üzerine kurulu bir Mekke şehri varken Kabe sanki doğal hali ile yarışırcasına beton ve mermer yığını haline getirilmişti.Çevresinde devasa binalar Avm ler oteller vs..O günlerde kaleme aldığım şiirlerde
Kabe’den yüksekte bina yasakken,
Feraset insanda,ahlakı varken,
Zemzem le,hurmay la boğaz doyarken,
Karunlaştı şimdi son hancı dostum.
Zaten çevresinde bu kadar bina ve metro yapılan bir yerde teknik olarak zemzem su kaynağının da kalması bence mümkün değildir.Çünkü su bulduğu boşluğa doğru akıp giden bir sıvıdır.
Ecyad kalesini yıkıp yerine,
Kazdılar temeli epey derine,
Zemzem suyu bile kaçtı zemine,
Para hırslı zalim, talancı dostum.
Uhut savaşının ve Hendek muharebesinin yapıldığı alanlara gezi amaçlı seyahatler yaptık.çok acı ama orada Hendek savaşı yapılırken kazılan hendeklerin dolgu yapılarak asfaltla kapatıldığını gördük.O tarihte yazmış olduğum bir şiirimde,
Savaşta kazılan emektar hendek,
Asfalt doldurulmuş hepisi tek tek,
Yezid soyumusun be hey mübarek,
Yaktığın yürekler kaçıncı dostum.
diye ifade etmiştim.
Tabi buralarda kendi vizyonumuzca bazı öneriler sunmaya devam ettik.Ancak bizim öneri ve projelerimiz hiç kimse tarafından olumlu bulunmadı.
1-Kabe’nin etrafının bir kilometre dairesel genişliğinde boşaltılarak çöle uygun bitkiler dikilerek yeşil alan haline getirilmesi ve Kabenin enerji ihtiyacını çöle kurulacak güneş enerji santrallerinden karşılanması.
2-Uhut gibi savaş alanlarına islamın özünü anlatan küçük konferans salonları kurularak her gelen kişiye orada yapılan savaşın içeriği anlatılsın.Sıcak mevsimlerde hem insanlar burada serinlemiş olurlar gibi.
3- Mağara ziyaretleri için teleferik kurulabilceğini hatta imkan tanınırsa bunlar talip olduğumuzu bile hem sözlü sonrasında yazılı olarakta ifade ettik.
Bunlar gibi çok önerimiz oldu.Ancak sonradan rahmeti rahmana kavuşan kerim abimiz özellikle bu projelerimize çok karşı çıkardı.Hatta eşinin zoru ile geldiğini zaman zaman söyler kendine has benzetmelerle ayrı bir lezzet katardı konuşmalara.
Mekke’de ziyaretler bitip otobüsle Medine ziyaretine yolculuk yaparken biz gene geç kalmış olacağız ki otobüsün en arka sağ kısmına oturduk.Önümüzdede bizim tatlı sohbetlerle Hasbihal ettiğimiz kerim abi ve eşi oturmakta.
Yolculuk anında yol kenarındaki her biri bir otomobil büyüklüğünde kayalar dikkatimi çekti.Oto yol yapılıp geçmiş.Oto yola yanlardan (yani Mekke’den Medine’ye giderken sağ şerit civarındaki alanlarda)bağlantı yolları yapılmış.Gördüğüm kadarı ile üç metreye kadar kazılmasına rağmen hala çöl kumu devam etmekte idi.Yani dünyanın oluşumunda doğal olarak vücûd bulmuş bir yapı değildi.Bahse konu kaya gibi çevrede oldukça fazla kaya vardı.
Ben hemen önümdeki kerim abiye seslendim.Kerim abi bak şu kayalara bir anormallik görüyormusun diye sordum.O gene malum tatlı sert üslubu ile,gene saçmalıyorsun ne varki diye sordu.Bende kerim abi bu taşlar gökten yağmış.Bak doğal oluşum olsa idi karşı dağlar gibi olurdu dedim.Ama onu ikna edemedim.Zaman zaman da eşine bir daha gelmem buralara.Sen getirdin beni bu çöllere gibi serzenişleride devam etmekte idi.
Medine’ye vardığımızda birazda yol yorgunluğu ve akşam olmasının verdiği rehavetle Medine’yi münevvere alanı içinde otururken elimdeki kuranı kerim tercümesini okumak için rast gele açtım.İlk ayet şu manayı ifade eden bir anlamı taşımakta idi.Biz gökten taşlar yağdırarak ne kavimler helak ettik.Mekkeli müşrikler gelip geçerler görmezlermi diye devam ediyordu.
Hemen yanımda bulunan kerim abiye okuması için verdim.Bir kaç defa okudu ve bana şunu sordu.Bunu özel bulupmu bana okutuyorsun.Bende okumak için açtığımda burası karşıma çıktı diye söyleyince kerim abi bundan çok etkilendi.Eşine dönüp hanım biz buraya tekrar gelelim diye söylediğini hatırlıyorum.
Bu olay arkadaşlarımız arasında da gündem oldu ve tartışıldı.Daha sonraki yıllarda ulusal televizyonların belgesel bölümlerinde bu kayaların bulunduğu bölgenin yayınlandığını çok izledim.Bunun tesbitini yapmak ta bize kısmetmiş.
Ekiple birlikte hurma pazarına gidileceğini duymuştum ancak zamanını bilmiyordum.Bende peygamberimizin kabrine gidip hem namaz kılayım hemde dua edeyim diye gittim.Niyetimi yerine getirdikten sonra otele dönerken baktım minübüs hareket etmek üzere bende hemen atladım.Doğal olarak gene minübüsün en arka kısmına oturdu.Gene yanımda benim tatlı belam kerim abimiz var.Bana kıraatına uygun bir güzel fırça attıktan sonra nerdesin kardeşim sen diye sorgulamaya başladı.Tabi hem asker hemde savcı olunca normal karşılamak lazım.Bende dua etmek için gittiğimi söyleyince kerim abi.Ne diye dua ettin dedi.Bende dedimki
Ey yüce peygamber.Seninde benimde inandığımız Allah söyle kabesine sahip çıksın dedim diye söyledim.
Tabi gene kerim abiden fırça yedik.Diyorki sana ne el alemin Kabe’sinden.Kendin için niye dua etmiyorsunda Kabe için dua esiyorsun diye.
Hatta arkadaşlar arasında bile epey tartışıldı bu konu.Kimisi küfre girdiğimi kimisi nikahım düştüğünü bile söyledi.Dinden çıktığımı söyleyene peygamber huzurunda dinden nasıl çıkılıyor diye tepki gösterdiğimi hatırlıyorum.
Umre biti Türkiye’ye döndüğümde bizim evdeki kütüphanede bir kitabı açık bırakmışlar.O kitabın o bölümünde Kabe’nin işgali ve ebrehe diye bir olay anlatılıyor.Daha hz peygambermiz doğmadan,Muhammed’in dedesinin tavrını anlatan bir olay.Okuduğumda İslam tarihinde benzer bir hadisenin yaşandığını okuyunca rahatladım.
Hasan Arpacı,2005,Üsküdar
Yorumlar
Yorum Gönder