ÜZERİNİZE ASFALT DAHİ DÖKSELER
http://dusunceuretelim.blogspot.com/
Hani şair demiş ya.
İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akarya,
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya.
İnsan hayatı da aynen su gibi akıp gidiyor gerçekten. Bir zamanlar memuriyete daha yeni başladığımız dönemlerde gençliğin ve idealizmin de verdiği heyecanla her şeye maydonoz olmayı hem sever ham de zevk alırdım.
Rahmetli Evren Paşa’nın Cumhurbaşkanı olduğu
dönemlerde Anadolu’da bir fabrika kurulmuş, o da açılışa gelmişti. Biz de onu
karşılamak için var gücümüzle hazırlıklar yapmış, gelmesini beklemeye
koyulmuştuk.
O zamanlar, bütçe kısıtlı özellikle laboratuvar
aletleri oldukça pahalı diye yeteri miktar alınmaz, var olanla idare edilirdi. Bizim
de elimizde orijinal iki adet aparat vardı, biri işletme içinde diğeri
laboratuvarda kalmakta ama yeterli olmamakta idi.
Bu aparatın bir benzerini çam tahtadan
yaptığımız bir kasa içine monte ederek, yerli imkanlarla kendim yapmıştım. Tabi
parçalarını farklı yerlerde imal ettirip montajını yaparak. Yurt dışı fiyatının
yaklaşık yüzde beşi oranında bir maliyeti oldu bize. Görünüşü oldukça kötü ama
fonksiyonunu yerine getiriyordu. Evren Paşa bunun ne olduğunu sorunca orijinali
ile aynı işi yapan yerli üretim dediğimde kimin yaptığını sordu. Ben de ben
yaptım deyince böyle büyük kişiden ilk aferini almıştım.
Ancak ilerleyen zaman içinde bir sorun daha
ortaya çıktı. Bu aletlerde kullanılan kalibrasyon sıvıları da bizim
şartlarımıza göre oldukça pahalı ve sürekli kullanıldığı için ithal edilmesi
gereken bir üründü. Ben bunun da imalatını hemen hemen çok cüzi bir maliyetle
üreterek gerçekleştirdim. Yüz cc lik ambalajlarda yurt dışından aldığımız
sıvıyı artık ben her isteyene beş litre yapıp veriyordum.
Bizim bulunduğumuz alanda bir kaç dakika kalan
ve iki soru soran Evren Paşa bu olayı unutmamış olmalı ki aylar sonra çok
ilginç bir hadiseyle karşılaştım. Aktif görevi devam eden bir albaydan ayrı bir
iş yönlendirme teklifi aldım. Seni ASELSAN’a alalım, ben de referans olayım, orada
çalışmana devam et diye bir teklifte bulundu. Ancak ben yeni ev köy olmanın ve
lojmanda oturmanın rehaveti ile bu teklife sıcak bakmadım.
Bunu neden yazma gereği duydum. Boşuna büyük
adam veya devlet adamı olunmuyor. Bu olaydan benim anladığım Evren Paşa’nın o
bir iki dakikalık görüşme sonunda oluşan kanaati sonucu talimat vermiş olduğunu
bana hissettirdiler. Çünkü ilerleyen zaman içinde o zaman önemini
kavrayamadığım çok daha önemli yerlerin teklifini de bana getirdiler. Ancak
benim ellili yaşlarda bile ulaşamayacağım o tür yerlere gitmekten imtina etmem
tamamen cahillik, devleti tanımamak, garibanlık ve öngörüsüzlük anlamına
gelmektedir.
Bunu anlatmamda ki amaç o genç yaşlarımızda çok
kısıtlı imkanlarla Türk insan ve mühendislerinin neler yapabileceğini
vurgulamak. Bu gün ar-ge ve ür-ge yapmayı düşünen insanımıza; yapabilirsiniz, bu
kabiliyetiniz var, bize teknolojik malzeme ve yedek parça diye fahiş fiyattan
satılan ürünlerin onda bir fiyatına yerli imkanlarla yapabileceklerini
vurgulamak. Unutmayın size Tanrı zeka, akıl ve kabiliyet vermişse üzerinize
asfalt dahi dökseler filiz verir çıkarsınız. Yeter ki düzgün ve ahlaklı olun.
Devlette atanmış, kifayetsiz, siyasallaşmış, çözüm
yerine sorun üreten asalaklara takılmadan yolunuza devam edin derim.
İnanıyorum ki gelecek beyni hür, vicdanı hür, zeki,
çalışkan, yaratıcı Türk gençlerinin ve Türk milletinin olacaktır.
Hasan Arpacı
Yorumlar
Yorum Gönder